"Mesafeye, aralığa ihtiyacın var. Dünyanın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu, onu aydan görmektir. Hayatın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu, ölümün bakış açısındandır."
Ursula K. Le Guin
Ay tanrıçası Artemis’i, 50 yıl önce terk ettiğimiz topraklara, saltanatlığının beşiği olan Ay'a gönderiyoruz.
NASA’nın Artemis projesinin ilk adımının başladığı o heyecanlı günler içerisindeyiz. 2017’de başlayan bu proje, NASA’nın 50 yıllık ay macerası sessizliğinin bozulduğunun habercisi. Adını Ay tanrıçası ve Apollo’nun kız kardeşi Artemis’ten alması ve 2025 yılındaki son görev olan Artemis 3’ün üç yolcusundan birinin kadın astronot olacak olması ayrıca muhteşem bir detay. 11 Uzay uçuşlu Apollo görevinden ve ayda yürüyen 12 adamdan sonra ilk kez Ay topraklarına bir kadın ayak basacak. Bu, erkek egemen tarihimizin izleri üzerine “oh nihayet" dediğimiz bir gelişme.
Güneş’in astronotlara izni 6,5 gün
Ay’a gidecek bu 3 astronot için belirlenen olası iniş noktaları, bir önceki Apollo inişlerinden biraz daha farklı, daha güney bir konumda. Burada belirlenen olası iniş noktaları bulunuyor. Bu noktalar hem yüzey düzlüğü hem de güneş alan alanlar olması açısından kritik. Seçimdeki bir diğer önemli kriter de su ve maden aranacak potansiyeli barındırıyor olmalarının gerekliliği. Bu lokasyonlar, bir diğer yandan göreve ay yüzeyinde geçirilmesi gereken zaman dilimi limitini de vermiş oluyor: 6,5 Gün! Yani iniş noktasının göreceği güneş kadar. Tıpkı Güneş’i fark eden o ilk tek hücreli organizmanın rastgele bir evrimle insanlığa yürümesi gibi, Güneş yine bize Artemis Ay görevinde kaç gün yürüyebileceğimizi söylüyor.
Bilincini kazanan o ilk atalarımızın karanlık gecede gördüğü o en büyük cismi merak etmesi, bize kalıtımsal bir miras!
Dünyayı ve evreni keşfetmemizi sağlayan her yeni adım çok heyecan verici. Ay’ın hem romantik tarihimize hem de bilimsel tarihimizdeki bu büyük önemi gelecek için sanırım çok daha farklı bir hal almak üzere. Bundan sebeptir ki son birkaç yıl içerisinde Ay’ı merak etmemiz için çok daha fazla sebebimiz oldu.
Ay’a gitmek herkes için neden bu denli önemli ki?
NASA’nın uyuyan bir dev olarak, Ay görevlerine yeniden hayat vermesi aslında nedensiz değil. Ya da daha doğru bir ifade ile, sadece evrenin keşfi gibi ulvi bir neden değil. Soğuk savaşta bizim neslin tam tanık olmadığı ama, Hollywood sayesinde taraflı vakıf olduğu Ay savaşlarının bir ikinci fazına geliyoruz diyebiliriz. Savaş belki burada çok negatif ve keskin bir ifade olsa da gelecek dönemler ne kadar kardeşçe geçecek, bu belirsizliği buraya not olarak bırakalım. Ve gelelim Ay’ın ülkeler bazında çekici önemine.
Ortada bir paylaşım ekonomisi var!
Yeryüzünde, ülkeler arası çeşitli versiyonları ile yüzyıllardır şahit olduğumuz güç ve etkinlik yarışının bir tekrarı şimdi uzayın derinliklerinde devam ediyor. Kaynaklara ve devamında gelecek olan teknolojiye kimin erişeceği, bunun da nasıl barışçıl bir ortamda tüm dünya insanları adına fayda sağlayabileceği çok kritik bir konu. Mesela şu an Artemis sadece bir NASA projesi olmayarak kendini Apollo projesinden ayrıştırıyor. ESA (Avrupa Uzay Ajansı), CSA (Kanada Uzay Ajansı) ve JAXA (Japonya Uzay Araştırma Ajansı) ile SpaceX ‘in de dahil olduğu ortak bir proje. Özellikle devletlerden ayrı özel bir iştirakin bu projede yarı yarıya rol oynaması çok dikkat edilmesi gereken ayrı bir detay. Projede astronotları Orion modülünden aya indirecek jet, SpaceX’e ait olacak. Ayrıca katılımcılar açısından bu proje, uzay erişim / paylaşım yarışında ülkelerin tarafını belirliyor. Artemis’e paralel, Çin’de Ay konusunda planları ve projelerinde kararlı yeni bir aktör. Dolayısıyla, Ay kaynaklarının nasıl paylaşılacağı geleceğin can alıcı konularından.
Peki Ay’da ne arıyoruz?
Öncelikle su, daha doğrusu donmuş suyu dönüştürmeyi arıyoruz. Bu bir Mars öncesi deneme alanı olarak konumlanıyor. Su bulmak gibi Ay yüzeyinde yaşanacak her ön deneyim, Mars yerleşkesi öncesi bir test alanı gibi düşünülüyor.
Bununla başlayacak süreç bizi Ay üzerinde ülke üslerine ve yerleşkelerine taşıyacak. Dolayısıyla, şimdiden alt yapıları tasarlanan Ay yerleşke projeleri ve Ay hukuku gibi ortak yaşam/paylaşım kuralları oluşturuluyor.
Bunun bir örneğini şu an Artemis projesi kapsamında imzalanan Artemis Accords ile görüyoruz. 27 Ülkenin imzaladığı bu anlaşma, Ay’ın keşfi ve Ay’dan yararlanma anlamında bir iş birliği. Bu anlaşma ile Ay’a insan göndermeden tutun, kalıcı üs kurulmasına kadar planlanan çalışmalardaki birliktelik kabul edilmiş oluyor. Artemis Accords detaylarındaki önemli başlıklardan biri de potansiyel kaynakların tüm insanlığın çıkarına ortak hizmet edilecek şekilde kullanılması. Anlaşmaya imza atan ülkeler arasında eğer Türkiye'yi arasanız, ne yazık ki bulamazsınız. Yaklaşık dört yaşında, genç bir uzay ajansına sahip ülke olarak, biz de böylesi bir gelecek bildirgesinde yer alsaydık ayrıca güzel olurdu.
Ay’ın taşı toprağı maden mi?
Önümüzdeki dönemi ciddi olarak meşgul edecek ana konu Ay madenciliği. Bu hem ticari hem de
teknoloji anlamda ciddi gelişmelerin beklendiği önemli bir alan. Özellikle enerji anlamında Ay madenciliği alternatif kaynak olma potansiyeli açısından heyecan verici, bir o kadar da cezbedici. Ay’dan büyük ölçüde oksijen, silikon, alüminyum gibi madenler çıkartılması ön görülüyor. Ay yüzeyinin altında yaklaşık 1,6 milyar ton maden rezervi olduğu tahmin edilmekte. Son sekiz senedir hedef, bu madenleri dünyadaki yaşamsal kaynaklara çevirebilecek teknolojileri geliştirmek. Bu alan yeni ve farklı bir ticaret savaşı. Hem önemli kaynaklar sağlayacak hem de bu arayış süresince geliştirilecek teknoloji ve veri beklentisi de muazzam olacak.
Artemis öncesi aydaki son adam Eugene Cernan.
Ay’daki son insan olarak, son adımlarını dans hareketleri eşliğinde atan NASA astronotu Eugene Cernan, Ay'a veda ederkenki “We shall return, with peace and hope for all mankind”, Türkçe çevirisiyle “Tüm insanlık için barış ve umutla döneceğiz” temennisi acaba yerini bulacak mı? Biz insanlık olarak zar zor zapt ettiğimiz dünya barışını acaba uzayın karanlık derinliklerinde koruyabilecek miyiz? Yoksa yeni bir buz gibi yarışın göbeğinde, yepyeni bir çağ mı başlatacağız?
Daha Fazla Kaynak Diyenlere
Comments